Trakya Beyin Platformu

kehanetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kehanetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2011 Çarşamba

Vanga'nın Kehanetleri

Evangelia 16 yaşında kehanetlere başladı, ilk olayı babasının çalınan bir koyununu bulmasıydı. 30 yaşından sonra geleceği görme yeteneği arttı ve ünlendi, birçok yetkili onu ziyaret ediyorlardı. Söylendiğine göre Adolf Hitler Vanga’yı ziyaret etmiş ve kahinenin evini büyük bir huzursuzluk ve sıkıntı ile terk etmişti. Erkek kardeşi Vasil İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra orduya katılmaya karar vermişti, Evangelia bunu yapmamasını aksi halde 23 yaşında öleceğini söyledi ama Vasil dinlemedi ve Almanlar tarafından esir alındığında 23 yaşındaydı, idam edilerek öldürüldü. Daha sonraki yıllarda özellikle Bulgar yönetiminin üst düzey yetkilileri tarafından sık sık ziyaret edildi, bunların arasında eski Bulgar Başbakanı Zhan Videnov ile Komünist Diktatör Todor Jivkov’da bulunuyordu…
Kehanetleriyle gittikçe ünlenen Evangelia Dimitrova Pandeva ile görüşmek ve danışmak isteyenlerin randevuları Sofya Parapşisizm ve Telkin Bilim Kurumu’nca belirleniyor, sorulan sorular, yapılan açıklamalar ve kehanetler dosyalanıyordu. Alınan ücretler ise, parapsikolojik arastırmalarda kullanılmak üzere devlet bütcesine aktarılıyordu. Evangelia ise devletten aylık maaş almaktaydı. Kehanetlerinin % 80′inin doğru gerçekleştiği belirtilmiştir. Kehanette bulunurken etrafinda olusan enerji alanları, kehanetlerle öteki Duyu Dışı Algı yetenekleri arasındaki ilişki, beyninin başka insanlardan farkli olup olmadığı ve psikolojik durumu yıllarca izlendi, araştırıldı fakat bu çalışmaların ulaştığı sonuçlar, belirli bir olgunluğa ulaşılmadığı gerekçesiyle hala açıklanmadı ya da uygun bulunmadı.
“Korkunç, Amerikalı kardeşler, çelik kuşların saldırısıyla çökecekler, kurtlar inlerinde uluyacak ve masumların kanı fışkıracak…” Evangelia bu kehanetini 1989′da yaptı ve 11 Eylül 2001′de bilindiği gibi New York’daki İkiz Kuleler terörist bir saldırı sonucunda çöktüler, saldırı çelik kuşlar yani uçaklar tarafından yapıldı ve İkiz Kuleler’in bir diğer popüler adı “Kardeşler”di.
Evangelia 1981 öncesinde ise bir diğer öngörüde bulunmuştu… “Çok önemli, en yüce bir olay olacak, iki büyük lider el sıkışacak… Ama uzun bir zaman, sekizlerin sonuna kadar bekleyeceğiz, sekiz çok önemli ve sonunda dünyadaki en önemli barış anlaşması imzalanacak…” Ve Ocak 1988′de Gorbachev ve Reagan, bilinen zirvede el sıkışarak, imzalarını attılar ve insanlık tarihinde yeni bir çağ açıldı. Daha sonra Vanga Rusya’da yeni bir liderin çıkacağından da söz etti, bu lider Yeltsin’di ve yeni bir liderdi. Ve Rusya daha sonra Yediler Grubu’na katıldı ve bu grubun şimdiki adı G8′ler yani sekiz sayısı gerçekten önemliydi. Vanga daha önce de 1979′da şöyle diyordu; “Vladimir’in ünü ve şerefi bir buz parçası gibi eriyecek, geriye sadece Rusya’nın görkemli adı kalacak ama sonra dünyaya hükmedecek.” Bu da bir gerçek, Evangelia’nın 1979′da SSCB yerine Rusya adına kullanması ilginç. Ve Vladmir kim? Vladimir Lenin olabilir mi? Evangelia’nın bir diğer kehaneti ise şöyle…
“Birçok felaket ve afet dünyayı sarsacak, insanların düşünceleri değişecek ve inançlar yüzünden bölünecekler…” Bu da günümüzü iyi anlatan bir öngörü, yaşadığımız dönemde terörist saldırıların yanısıra doğal afetler gittikçe artıyor ve etnik çatışmalar önlenemez boyutlara doğru gelişiyor.
Evangelia Pandeva öngörü kaynağının görünmeyen yaratıklar olduğunu ve onların kim olduklarını bilmediğini söylüyordu. Kendi istediğinde onlara danışıyor ve onlar söz konusu kişinin yaşamına girerek nelerin olacağını Evangelia’ya iletiyorlardı. Aslında Evangelia bir medyum gibi davranıyor ve 200 yıl evvel ölmüş olan ruhlarla ilişki kurmakta olduğunu düşünüyordu. Evangelia’nın şifa gücü de vardı, bitkisel karışımları ve baharatları çeşitli hastalıklara karşı öneriyordu ama modern tıbba karşı değildi, sadece çok fazla kimyasal ilaç kullanımının vücudun doğal uyumunu bozduğunu iddia ediyordu. Ölümü ise şöyle yorumluyordu… “Size söylüyorum, bedenin ölümünden ve çünümesinden sonra da herşey canlıdır ama bedenin bir bölümü yani ruh ya da adı ruh olmayan birşey yokolmaz, adını kesin olarak bilmiyorum. Buna ikinci doğum diyebilirsiniz ama ben nasıl olduğunu bilmiyorum. O geriye kalan şey gelişmeyi sürdürür ve daha yüksek düzeylere ulaşır ve o şey ölümsüzdür…”
Öngörülerindeki başarılara rağmen karşık çıkanlar ve kuşkucular tarafından çok eleştirildi, kehanetlerinin anlaşılmaz olduğu söyleniyor, ancak bir olay olduktan sonra kehanete uydurulduğu iddia ediliyordu. Ama bu tüm kahinlerin başına gelen şeydi, doğru ya da yanlış sonuçta öngörülen birşeyler vardı. Evangelia Pandeva, gelecekteki olaylardan söz etti ama çok sık öngörüde bulunmuyordu ama şu öngörüsü ilginçti… “Önümüzdeki 200 yıl içinde, insanlık başka dünyalardaki kardeşleriyle zihinsel ilişki kuracak, onlar çok eskiden bizim dünyamızda yaşadılar, isimleri WamFim…”
1995′de bir öngörüde daha bulundu… “Kursk suyun altına batacak ve tüm dünya yas tutacak…” O yılda Kursk sözcüğünün farklı bir anlamı yoktu, Kursk bir Rus şehriydi ve sular altında kalacağı düşünülmüştü. Ta ki Ağustos 2000′e kadar, o tarihte Rus denizaltısı Kursk trajik bir kaza sonucunda battı ve tüm çabalara kadar içindeki 118 denizci kurtarılamadı ve gerçekten de tüm dünya üzüldü. Hiç kimse bu adın bir denizaltıya ait olduğunu aklına getirmemişti veya bilmiyordu.
Evangelia Pandeva, 11 Ağustos 1996′da öldü, halen adı Bulgar halkı tarafından saygıyla anılmaktadır. Ölümünden kısa bir süre önce Fransa’da yaşayan 10 yaşındaki bir kız çocuğuna tüm yeteneğini aktardığını söylemişti. Bu kızın şu anda 22 yaşlarında olması gerekiyor ama henüz adını ve öngörülerini duymadık. Belki o da Evangelia gibi, o da otuzundan sonra duyulacak ve tanınacak…

İşte Evangelia Pandeva’nın günümüzden geleceğe yönelik öngörülerinden bazıları…

2008 - Dört ülkenin dört devlet başkanına suikast girişiminde bulunulacak ve bu III. Dünya Savaşı’nın başlama nedenlerinden biri olacak.
2010 - III. Dünya Savaşı Kasım 2010′da başlayacak ve Ekim 2014′e kadar sürecek.
2011 - Radyoaktif etkilerin yoğunlaşması nedeniyle hayvanlar ve bitkiler yok olma noktasına gelecek. Çünkü Müslüman ülkeler kimyasal savaş ile Avrupa’ya saldıracak.
2014 - İnsanlığın yarısı deri ve diğer organların kanser hastalığı ile boğuşacak.
2016 - Avrupa nüfusu yarı yarıya azalacak.
2018 - Dünyanın yeni hakimi Çin olacak ve Çin ekonomik olarak çok güçlenecek.
2023 - Dünyanin yörüngesinde hafif bir değişiklik olacak.
2028 - Tükenen petrol ve diger yeraltı kaynaklarının yerine yeni bir enerji kaynağı bulunacak.
2043 - Müslüman bir devlet yeniden Avrupa’nın tek hakimi olacak.
2046 - Tedavi edilmeyecek organ kalmayacak, bozuk ve hastalıklı organların yerine yenisi yapılıp takılacak.
2076 - Bütün dünyada sınıfsız komünizm sistemi yerleşecek.
2084 - Doğa kendini yenileyecek.
2088 - Tüm hastalıklar bir anda tedavi edilecek.
2097 - Yaşlanmanın önüne geçilecek.
2167 - Yeni bir din başlayacak.
2299 - Fransız partizanlar İslam dinine karşı ayaklanacaklar.
2304 - Ay’in gizemi açıklanacak.
3797 - Dünyanın son yılı… Başka bir gezegende insanlık yeni bir yaşam başlatacak.
DEVAMINI OKU..

28 Ekim 2011 Cuma

KEHANET VE ASTROLOJİ

Kehanet yeteneği ile astroloji birbirinden son derece farklı şeylerdir. Astroloji kehanette kullanılan araçlardan sadece biridir. Ve kutsal kaynaklara göre, astroloji eski kültürlerde (Şamanizm dahil), bilge diye nitelendirdiğimiz kişilerin üst plana dair önsezileriyle birleşerek bir yere ulaşırdı.
Kehanet yeteneği herkeste bulunmaz, hatta Edgar Cayce 'den sonra da bu konuda dünyada kimse yok diye biliyorum. Bu yetenek ilahi birşeydir, herkesin isteyerek, zorlayarak alabileceği birşey değildir. Kendi ruhsal tekamülünü ilerletmeden, dünyasal konulardan sıyrılmadan ve bilgelik yolunda bir hayli ilerlemeden, kehanet yapmak olacak bir iş değildir. Hatta bunu para için yapmak, tamamen bu tarz işlere ters birşeydir. Günümüzde kehanette bulunan, fal bakan birçok insan mevcut. Ama tüm eski kutsal kaynaklarda, hocalar insanları uyarır. Bu özellikler zamanla gelir, zorlayarak açılmaz. Çünkü zamanından önce gelen şeyler zarar getirir. Altıncı His filminde de söylendiği gibi: "Her yetenek hediye değildir." ve sorumluluk ile bilgi gerektirir. Bu nedenle bahse konu insanlar kehanette bulunurken normalde temasa geçilen üst iyi planlar yerine, alt kötü planlarla irtibata geçerler. Ve böylece bizim alt varlıklar dediğimiz cin, ins vb. tarafından insanlar kolaylıkla kandırılırlar. Çünkü bu varlıklar kandırmayı çok severler ve böylece ruh sağlığını yitirmeye kadar bu iş sürer gider. Ruhsal tekamülü yeterince ilerlememiş birinin, yüksek planlara dair sinyalleri hem alması hem de alsa bile yorumlayabilmesi imkansızdır. Çok çok çok özel kişiler dışında kehanet yeteneği kimselere verilmemiştir. Ve bildiğim kadarıyla bu yeteneğe sahip olanların da, bu konuların Yaratıcı ile verilen kişi arasında bir sır olarak kalması gerektiğini okumuştum.
Astroloji kadim zamanlarda bilim dalıydı ve o zaman ancak önemli insanlığın tümü için gerekli şeylerde kullanılırdı. Şu an nefs dediğimiz şeylere alet olmuş durumda. Yani "ne zaman evleneceğim, çocuğum olacak mı" vb. gibi bencil şeyler ve kişisel amaçlar için kullanılıyor. Fakat bu konuda astroloji yardımcı olamaz ve pek de bilemez. Bilmesi de pek mümkün değildir. Çünkü gelecek belirli değildir. Sadece bizim önceden oluşturduğumuz enerjilerle, bazı olaylar bizi bekler. Ama hergün yaşadıkça yaptığımız yeni hareketlerle bu sürekli değişir, etkiler azalır veya çoğalır, yaşanacak acı veya tatlı olaylar yoğunlaşır veya etkisi azalır. Ve gelecekte ne olacağını bilmek, insana yarar yerine zarar getirir. Çünkü o zaman hayatın ne anlamı kalır ki? Yaratıcı insanlara özgür irade vermiştir. Eğer isteseydi zaten herşey herkese apaçık olurdu. Ama insan özgür iradesiyle herşeyi değiştirebilir.
Gezegenlerin hareketleri ve bize etkilerine gelince, bunları yorumlamak da eski kültürlerde bilge kahinlerin sahip olduğu bir yetenekti ve bunu ancak insanlık yararına kullanırlardı. Ama oturup bir tek insanın hayatını bu bilimle sorgulamaya çalışmak bence evrensel bazı şeyleri kendimize yontmamız gibi birşey haline geliyor. Elbette sonuçta evren yasaları mikrokozmos-makrokozmos eşitliği nedeniyle bizler için de geçerli. Kendi yanlışlarını görüp, bilip düzeltemeyen ve herşeye rağmen bunlara devam eden bir insana evren nasıl yardım etsin? Önce insan kendini tanıma ve düzenleme konusunda adımlar atmalı ki, evren ve doğa da ona karşılık versin.
Yüzüklerin Efendisi filminde Gandalf'ın yüzüğü taşımak istememesi, konumuza harika bir örnektir. Gandalf bir bilge olmasına rağmen taşımamıştı çünkü henüz hala aşamadığı korkuları vardı. Ancak son korkusuyla yüzleşene kadar ve Anka kuşu gibi kendi küllerinden yeniden doğana kadar da Gri Bilge olarak kaldı. Gandalf yüzüğü taşımak istemedi çünkü henüz yolda ilerliyordu ve yüzüğün gücü ellerinde olduğunda hala yoldan çıkabilirdi. Yüzüğü Frodo taşıdı, çünkü Frodo'nun yüreği oldukça saftı ve de bir bilgenin sahip olduğu maji güçlerine sahip değildi. Ama eğer yüzük Gandalf'ta olsaydı ve Gandalf'ın gücü ile yüzüğün gücü birleşseydi ve Gandalf'ın bir şekilde aklı çelinseydi, o zaman orta dünya tam bir felakete sürüklenecekti. Ki şimdi mesela sizin elinizde bir güç olsa, sayısal loto sunuçlarını önceden bilmek için kullanmayacağınıza ne kadar eminsiniz? Hiç eminim demeyin çünkü birşey sınanana kadar ancak sözden ibarettir.
Bundan başka, gezegenlere bakarak yorum yapmayı fiziksel olarak algılamamak lazım. Çünkü yer-gök-uzay-evren ilişkisi sembolik bazı sırlar içerir. Platon'un idealar dünyasında olduğu gibi, hepsinin göksel bambaşka anlamları vardır. Mısırlılar piramitleri bile yıldızların o anki gökyüzündeki konumuna göre inşa etmişler. Mısırlılarda gök bilim önemliydi, çünkü eski Mısır’ın en korktuğu şey, gök ile sembolik bağı kopartmaktı. Sembolik dedim çünkü bu Yaratıcı ile ve göksel planlarla bağ idi. Yapılan tapınaklar, tapınaklar arası yollar bile belirli yıldız dizilimlerine göre yapılmıştır. Onların yıldızlarla ve gezegenlerle ilgilenmesinin sebebi daha sembolik bir konuydu. Keops, Kefren ve Mikerinos da bazı yıldızlar mesnet alınarak yapılmıştır ve yıldızların konumunda geriye doğru gidildiğinde, sözkonusu yıldızların sadece milattan önce 10.300 yılında o dizilimde olduğunu saptanması ile, bilinen insanlık tarihinin aslında çok çok daha eski olduğu konusu ortaya çıkmıştır ki, ben o konuya şimdi burada hiç girmeyeceğim, o bambaşka bir yazının konusu.
Gelelim kehanet ile ilgili birkaç örneğe. Bir zamanlar Roma'nın başındaki Marcus Aurelius aynı zamanda çok iyi bir filozoftu, günümüzde de kitapçılarda hala kitapları da vardır. Ölmeden bir süre önce bir rüya görür, rüyasında iki kartalın biri batıya biri doğuya gider. Ve kendisinin ölümünden sonra Roma'nın bölüneceği kehanetinde bulunur ve gerçekleşir. Onların yetenekleri ve mertebeleri çok farklıydı. Şu an ne bunu yorumlayabilecek ne de kendisine böyle bir imkan sunulabilecek bir insan yaşıyor dünyada...Ve insanlarla ilgili çok büyük işler yapmış, hayatını bu işe adamış bu insanların da, bu yeteneklerini ben evlenecek miyim şeklinde şeylerle harcadıklarını hiç sanmıyorum. Zaten harcasalardı, ellerinden bu yetenek Tanrı tarafından alınırdı ... Nitekim Atlantis kıtasının batış sebeplerinden biri olarak da bunu göstermişlerdir.
Astroloji ve yıldız dizilimlerinin insanın doğum esnasındaki karakterine elbette etkisi vardır ama bu karakter, insan büyükdükçe ve çevre etkileri aldıkça değişir. Sadece belirgin bazı özellikler sabit kalabilir. Bu nedenle de günlük fallara, yorumlara bakarak hiç vaktinizi boşuna harcamayın derim. Onun yerine alın elinize birkaç gelişim kitabı, önce kendi hatalarınızı düzeltin. Bir hayaliniz varsa, oturun projelendirin ve harekete geçin. Hiçbirşey imkansız değildir ve hiçbir şey için de geç değildir. Önemli olan şey, onu ne kadar istediğiniz ve bu konuda hangi zamanda hangi adımları attığınızdır sadece...Ve elbette hiçkimsenin zararına olmaması şartıyla. Ancak o zaman hayalini kurduğunuz şeylere ulaşabilirsiniz...
DEVAMINI OKU..