Trakya Beyin Platformu

kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2011 Çarşamba

NE BİLİYORUZ Kİ ?..


Aşağıdaki yazı filmin kitabından ve filmin kendisinden alıntıları içermektedir. Film ABD’de yaşayan sayısız araştırmaya sahip 14 bilim adamı ve spiritüel çalışmalarla ilgilenen profesyonellerin ortak çalışması sonucu ortaya çıkarılmış ciddi bir yapıttır. Kuantum Fiziği, yaşamın olasılıkları ve soruları üzerine kişiyi eşsiz bir yolculuğa çıkarmaktadır. Sorduğu en önemli soru “Gerçekliğin ne olduğu? Neden sürekli aynı gerçekliği yarattığımız?” dır.
Kitaptan  
“Kendinize daha derin sorular sormak varoluşunuza yeni yollar açar, taze hava getirir. Yaşamınızı daha neşeli kılar. Hayatı çekici kılan bilmek değil gizemdir.”  Fred Alan Wolf  
Neden bu soruları soruyoruz? Çünkü soru sormak bize kaosun, bilinmezin ve tahmin edilemezin kapısını açıyor. Soru sorduğunuz anda sonsuz olasılıkların kapısı aralanıyor. Duymak istemediğiniz veya onaylamayacağınız şeyler duymaya hazır mısınız? Şimdiye kadar inşa ettiğiniz güvenli alandan çıkmaya hazır mısınız?  Soru sormak cesaret ister. Bir soru hayatınızda pek çok şeyi değiştirebilir.
Neden soru sormuyoruz? Hayatımızı güvenli saydığımız noktadan çıkarıp, başımızı belaya sokmamak için. Soruyla karşılaşınca kaçmayı, kafamızı kuma gömmeyi, meşgul olmayı seçiyoruz.  
Pek çoğumuz için soru sorma anı hayatımızın kriziyle karşılaştığımızda gerçekleşiyor. Yakınımızdan biri öldüğünde, eşimiz veya işimizle kayıp verici ciddi sorunlar yaşadığımızda, ölümcül bir hastalığımız olduğunda, yalnızlığa bir gün daha katlanamayacağımızda, bağımlılığımızla yüzleştiğimizde. Yıllardır kızgın bir lav gibi kaynayan sorun gün ışığına çıktığında ilk tepkimiz şu oluyor: Neden ben, Nerde yanlış yaptım, Tanrım bunu hak etmek için ne yaptım? Tanrı bunun olmasına nasıl izin verebilir?  
Hayatımızın kriziyle karşılaşmadan soru sorabilirsek kim bilir neler değiştirebiliriz?  5 yaşındayken soru sorardınız, yaşam keşfedilmesi gereken bir yerdi, yolculuk eğlenceliydi. 5 yaşındaki o çocuğa ne oldu? Bilinmez neden artık bu kadar kabul edilemez? Soru sormak varoluşu, bilmeme halini kabul etmektir. Aslında o kadar az şey biliyoruz ki.  
Ne biliyoruz ki?  
Soru sorduktan sonra bilmenin büyük şafağı sökecektir. Cevap garanti değildir; ama soru sormak önemlidir. Cevaba doğru attığınız bir adımdır. Binlerce bilim adamı, yüzlerce yıldır cevabını bilmediği soruları soruyor. Bugün insanı mağaradan çıkarıp olduğu noktaya getiren de o sorulardır.  
Burada soracağımız çok önemli bir soru var. Dr. Joe Dispenza “Neden aynı gerçekliği yaratıyoruz?”Aynı ilişkileri yaşıyoruz. Aynı işlere giriyoruz? “ Einstein “Aynı şeyi yaparak, farklı sonuçlar beklemek deliliktir.” der. Başka bir sonuç istiyorsak değişmek zorundayız.    
Gerçek Nedir?  
Bizim gerçek anlayışımız hayvanlarınkinden çok farklı. Hayvanlar bizim duymadıklarımız dalga boylarında duyabiliyor ve bizim göremediğimiz renkleri, ışıkları görebiliyorlar, köpekler bizim bilmediğimiz bir kokular dünyasında yaşıyorlar. Bebekler bile saatlerce boş tavanı seyredebiliyorlar. Aslında her karar size neyin gerçek göründüğü ile ilgilidir. Kim olduğunuz, nasıl bir hayatınızın olduğu, neyin mümkün neyin mümkün olmadığı neyin gerçek olduğunu düşündüğümüz ile ilgilidir.  
Düşünceler gerçekliğin bir parçası mıdır? Duygular ve düşünceler gerçek midir?  
Daha derine inersek binlerce yıl önce Hindu ve Budist bilgeler maddesel evrenin çok ötesinde bir gerçeklik olduğunu keşfetmişler. 5 duyumuzla fark ettiğimiz bu görüntüler evrenine maya yani illüzyon demişler. Bu yüksek gerçekliğin ancak bilinçle alakası olduğunu belirtmişler. Bu durum Kuantum Fiziğinin tam olarak ortaya koyduğu şeydir. İster bilinç, ister enformasyon diye adlandıralım fiziksel dünya fiziksel olmayandan kaynaklanmaktadır.  
Nasa astronotu Dr.Edgar Mitchell şöyle diyor.“Bir an evrenin zeki olduğunu, bir tek yönde ilerlediğini, bu ilerlediği yön ile ilgili bir şey yapmamız gerektiğini anladım.”  
Temelde olan bilinçtir. Enerji-madde de bu bilincin ürünüdür. Kendimize bakacak olursak yaratıcı, sonsuz varlıklar olduğumuzu göreceğiz. İşte o zaman yaşadığımız dünyayı daha farklı göreceğiz ve yaratacağız.  
“İçinde bulunduğum gerçekliği sorgulamak bana çok anlamsız geliyor. Gerçekliğimi kendi koyduğum sınırlar belirliyor. Bunların dışında olmayı hayal etmeliyim. Bir kez kendimi farklı olasılıklara açtığımda gerçekliğim değişecektir.” Betsy  
Bilinç gerçekliği mi yaratıyor. Buna iyi bir cevap vermememizin sebebi gerçekliğin kendisinin bir cevap olması mıdır?  
Bilinçli veya bilinçsiz olarak taktığınız gözlükleriniz ne renk?  
Filimden  
“What the bleep do we know?” Türkçe versiyonuyla “Ne biliyoruz ki?” şu cümlelerle açılır:
Başlangıçta boşluk vardı. Sonsuz olasılıklarla dolu olan ve bir tanesinin siz olduğu.
Kuantum Fiziği olasılıklar fiziğidir.  
Beyin gördükleriyle hatırladıkları arasındaki farkı bilmez. Etrafımızdaki dünyayı hangi yolla gözlersek gözleyelim sonuçta dünyayı gerçek görmeye nasıl devam edersiniz. Eğer onu gerçek olarak belirleyen kendisinin fiziksel bir varlığı yoksa.  
Bütün gerçeklikler eş zamanlı mı ortaya çıkıyor? Bütün olasılıkların yan yana varolması mümkün mü? Hiç kendinizi olduğunuz bir başkasının gözünden gördünüz mü? Hiç kendinize nihai gözlemcinin gözünden baktınız mı? Kimiz biz? Nereden geliyoruz? Ne yapmalıyız? Nereye gidiyoruz? Neden buradayız? Gerçek nedir?  
Bu sorular dünyayı nasıl hissettiğiniz ile ilgili. Hissettiğiniz dünya ile gerçeği arasında bir fark var mı?  
Hiç düşüncelerin neden yapıldığını düşündünüz mü? Her nesil, çağ kendi varsayımları üzerine inşa edilir. Dünya düzdür veya yuvarlaktır. Olmuş varsaydığımız, gizli kalan doğru veya yanlış yüzlerce varsayım var. Bu durumda tarih bir rehber olacaksa dünya hakkında olmuş varsaydığımız bir çok şey gerçekte doğru değil. Bilmeden bu ilkelere takılıp kalmışız.
DEVAMINI OKU..