Aşağıdaki
yazı filmin kitabından ve filmin kendisinden alıntıları içermektedir. Film
ABD’de yaşayan sayısız araştırmaya sahip 14 bilim adamı ve spiritüel çalışmalarla
ilgilenen profesyonellerin ortak çalışması sonucu ortaya çıkarılmış
ciddi bir yapıttır. Kuantum Fiziği, yaşamın olasılıkları ve soruları üzerine
kişiyi eşsiz bir yolculuğa çıkarmaktadır. Sorduğu en önemli soru “Gerçekliğin
ne olduğu? Neden sürekli aynı gerçekliği yarattığımız?” dır.
Kitaptan
“Kendinize
daha derin sorular sormak varoluşunuza yeni yollar açar, taze hava getirir. Yaşamınızı
daha neşeli kılar. Hayatı çekici kılan bilmek değil gizemdir.” Fred
Alan Wolf
Neden bu
soruları soruyoruz? Çünkü soru sormak bize kaosun, bilinmezin ve tahmin
edilemezin kapısını açıyor. Soru sorduğunuz anda sonsuz olasılıkların
kapısı aralanıyor. Duymak istemediğiniz veya onaylamayacağınız şeyler
duymaya hazır mısınız? Şimdiye kadar inşa ettiğiniz güvenli alandan çıkmaya
hazır mısınız? Soru sormak
cesaret ister. Bir soru hayatınızda pek çok şeyi değiştirebilir.
Neden soru sormuyoruz? Hayatımızı güvenli saydığımız noktadan çıkarıp,
başımızı belaya sokmamak için. Soruyla karşılaşınca kaçmayı, kafamızı
kuma gömmeyi, meşgul olmayı seçiyoruz.
Pek çoğumuz
için soru sorma anı hayatımızın kriziyle karşılaştığımızda gerçekleşiyor.
Yakınımızdan biri öldüğünde, eşimiz veya işimizle kayıp verici ciddi
sorunlar yaşadığımızda, ölümcül bir hastalığımız olduğunda, yalnızlığa
bir gün daha katlanamayacağımızda, bağımlılığımızla yüzleştiğimizde.
Yıllardır kızgın bir lav gibi kaynayan sorun gün ışığına çıktığında
ilk tepkimiz şu oluyor: Neden ben, Nerde yanlış yaptım, Tanrım bunu hak
etmek için ne yaptım? Tanrı bunun olmasına nasıl izin verebilir?
Hayatımızın
kriziyle karşılaşmadan soru sorabilirsek kim bilir neler değiştirebiliriz? 5
yaşındayken soru sorardınız, yaşam keşfedilmesi gereken bir yerdi,
yolculuk eğlenceliydi. 5 yaşındaki o çocuğa ne oldu? Bilinmez neden artık
bu kadar kabul edilemez? Soru sormak varoluşu, bilmeme halini kabul etmektir.
Aslında o kadar az şey biliyoruz ki.
Ne
biliyoruz ki?
Soru
sorduktan sonra bilmenin büyük şafağı sökecektir. Cevap garanti değildir;
ama soru sormak önemlidir. Cevaba doğru attığınız bir adımdır. Binlerce
bilim adamı, yüzlerce yıldır cevabını bilmediği soruları soruyor. Bugün
insanı mağaradan çıkarıp olduğu noktaya getiren de o sorulardır.
Burada
soracağımız çok önemli bir soru var. Dr. Joe Dispenza “Neden aynı gerçekliği
yaratıyoruz?”Aynı ilişkileri yaşıyoruz. Aynı işlere giriyoruz? “
Einstein “Aynı şeyi yaparak, farklı sonuçlar beklemek deliliktir.” der.
Başka bir sonuç istiyorsak değişmek zorundayız.
Gerçek
Nedir?
Bizim
gerçek anlayışımız hayvanlarınkinden çok farklı. Hayvanlar bizim duymadıklarımız
dalga boylarında duyabiliyor ve bizim göremediğimiz renkleri, ışıkları görebiliyorlar,
köpekler bizim bilmediğimiz bir kokular dünyasında yaşıyorlar. Bebekler
bile saatlerce boş tavanı seyredebiliyorlar. Aslında her karar size neyin gerçek
göründüğü ile ilgilidir. Kim olduğunuz, nasıl bir hayatınızın olduğu,
neyin mümkün neyin mümkün olmadığı neyin gerçek olduğunu düşündüğümüz
ile ilgilidir.
Düşünceler
gerçekliğin bir parçası mıdır? Duygular ve düşünceler gerçek midir?
Daha
derine inersek binlerce yıl önce Hindu ve Budist bilgeler maddesel evrenin çok
ötesinde bir gerçeklik olduğunu keşfetmişler. 5 duyumuzla fark ettiğimiz
bu görüntüler evrenine maya yani
illüzyon demişler. Bu yüksek gerçekliğin ancak bilinçle alakası olduğunu
belirtmişler. Bu durum Kuantum Fiziğinin tam olarak ortaya koyduğu şeydir.
İster bilinç, ister enformasyon diye adlandıralım fiziksel dünya fiziksel
olmayandan kaynaklanmaktadır.
Nasa
astronotu Dr.Edgar Mitchell şöyle diyor.“Bir an evrenin zeki olduğunu, bir
tek yönde ilerlediğini, bu ilerlediği yön ile ilgili bir şey yapmamız
gerektiğini anladım.”
Temelde
olan bilinçtir. Enerji-madde de bu bilincin ürünüdür. Kendimize bakacak
olursak yaratıcı, sonsuz varlıklar olduğumuzu göreceğiz. İşte o zaman yaşadığımız
dünyayı daha farklı göreceğiz ve yaratacağız.
“İçinde
bulunduğum gerçekliği sorgulamak bana çok anlamsız geliyor. Gerçekliğimi
kendi koyduğum sınırlar belirliyor. Bunların dışında olmayı hayal
etmeliyim. Bir kez kendimi farklı olasılıklara açtığımda gerçekliğim değişecektir.”
Betsy
Bilinç
gerçekliği mi yaratıyor. Buna iyi bir cevap vermememizin sebebi gerçekliğin
kendisinin bir cevap olması mıdır?
Bilinçli
veya bilinçsiz olarak taktığınız gözlükleriniz ne renk?
Filimden
“What
the bleep do we know?” Türkçe versiyonuyla “Ne biliyoruz ki?” şu cümlelerle
açılır:
Başlangıçta
boşluk vardı. Sonsuz olasılıklarla dolu olan ve bir tanesinin siz olduğu.
Kuantum Fiziği olasılıklar fiziğidir.
Beyin gördükleriyle
hatırladıkları arasındaki farkı bilmez. Etrafımızdaki dünyayı hangi
yolla gözlersek gözleyelim sonuçta dünyayı gerçek görmeye nasıl devam
edersiniz. Eğer onu gerçek olarak belirleyen kendisinin fiziksel bir varlığı
yoksa.
Bütün
gerçeklikler eş zamanlı mı ortaya çıkıyor? Bütün olasılıkların yan
yana varolması mümkün mü? Hiç kendinizi olduğunuz bir başkasının gözünden
gördünüz mü? Hiç kendinize nihai gözlemcinin gözünden baktınız mı?
Kimiz biz? Nereden geliyoruz? Ne yapmalıyız? Nereye gidiyoruz? Neden buradayız?
Gerçek nedir?
Bu
sorular dünyayı nasıl hissettiğiniz ile ilgili. Hissettiğiniz dünya ile
gerçeği arasında bir fark var mı?
Hiç düşüncelerin
neden yapıldığını düşündünüz mü? Her nesil, çağ kendi varsayımları
üzerine inşa edilir. Dünya düzdür veya yuvarlaktır. Olmuş varsaydığımız,
gizli kalan doğru veya yanlış yüzlerce varsayım var. Bu durumda tarih bir
rehber olacaksa dünya hakkında olmuş varsaydığımız bir çok şey gerçekte
doğru değil. Bilmeden bu ilkelere takılıp kalmışız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder